Niğde ve İlçeleri Kültürel Tanıtım Sitesi
  Kemerhisar Su Kemerleri
 

Kemerhisar Su Kemerleri

 
     
 
 

TYANA – KEMERHİSAR

(TUVANUVA – TAVANNA – OSEBIA)

 

  Kemerhisar' ın Tarihi

     Tyana, bugün Niğde ilimizin Bor ilçesine bağlı Kemerhisar kasabasıdır. Eski çağlardan beri, Anadolunun önemli kentlerinden biri olmasına, Hitit öncesi tarihinden orta çağ sonuna kadar önemli yerleşim yerlerinden biri olmasına rağmen, üzerinde ne yerli etüd yapılmış ne de kazı çalışmalarına konu olmuştur.

Bütün tarih kitaplarında yer almasına, Kapadokya krallığı döneminde başkentlik yapmış olmasına rağmen Tyana maalesef uzun dönemler unutulmaya terkedilmiştir. Bu nedenle bu çalışmamızda Tyana’nın tarihsel gelişimine kısa biçimde de olsa ışık tutmaya çalışacağız.

 

    Paleolitik Dönem: Tyana antik kentinin yontma taş çağı dediğimiz Paleolitik çağa kadar tarihlendirilmesi mümkündür. Ancak bu tarihe ilişkin olarak çekirdek Kapadokya dediğimiz Niğde – Nevşehir – Aksaray bölgesinde bugüne kadar kazı çalışması yapılmamıştır. Niğde Müzesinde sergilenen, obsidien den yapılmış bu çağa tarihlenen iki el baltası ile kimi antropologların henüz daha volkanların sönmediği bu döneme ilişkin bu bölgede elde ettikleri kimi buluntular, bu çağa ait bir yaşamın bu bölgede de bulunduğunu göstermektedir.

 

     Neolitik Dönem: Günümüzden yaklaşık onbin yıl önce insan toplulukları sürekli olarak bir yere yerleşip ilk köyleri kurdukları, tarıma başladıkları, hayvanları evcilleştirdikleri dönemdir. Bu çağ arkeologlar tarafından akeramik neolitik ( Çanak çömleksiz dönem ) ve keramikli neolitik dönem olarak ikiye ayrılır. Niğde bölgesinde bu döneme ait olarak Göllüdağ, Bozdağ ve Çiftlik yöreleri ilgi çeker. Özellikle Aksaray’ın 25 km güneydoğusunda 1963’te Pensilvanya Üniversitesi Hititologlarından Edmund GORDON tarafından kazılan Aşıklı Höyük Akeramik Neolitik devreye öenmli bir örnek teşkil eder.

 

     Çanak Çömlekli Neolitik döneme ait Niğde yöresinde birçok yerleşim yeri bulunmaktadır. Köşkhöyük Niğde, Kayardı Tepesi, Niğde tepe Bağları bu döneme öenemli örnek teşkil ederler. Bunlardan Köşkhöyük Niğde’nin 17 km güneyinde, Bor’un 6 km güneybatısında ve tarihi TYANA kentine su sağlayan, bu kentte su kemerleri ile (Aquaducts) bağlanmış Neolitik çağın ilk yerleşim bölgelerinden biridir. İlk kez alman bilim adamları Ian Todd i bu höyüğü 1980 de keşfetmiş sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden Uğur Silistireli tarafından 1981 -1989 tarihleri arasında kazılmıştır. O’nun vefatından sonra da 1995 yılından itibaren aynı fakülteden Aliye ÖZTAN tarafından kazı çalışmaları devam ettirilmiştir.

 

     Niğde müzesinde sergilenen bu devreye ait tanrıça heykelleri ile çanak, çömlek kaplar ile günlük hayatta kullanılan diğer eşyalar M.Ö. yedibin yıllarına tarihlenmektedir.

 

     Bu da bu bölgede ilk Neolitik devirlerden beri yerleşik hayatın bulunduğunu ispatlar. Dolayısıyla Tyana’ya birkaç km yakınlıkta bulunan Köşkhöyük Tyana kentini ilk çekirdeği olarak da düşünülebilir.

 

     Kalkolitik Dönem: Bu çağlar insanların özellikle bakır madenini kullanmaya başladığı dönemi ifade eder. M.Ö. 5900 – 3200 dönemini kapsayan bu çağ, örneğin tarımda sabanın kullanıldığı, dönemdir. Köşkhöyük, kalkolitik çağda da önemli bir yerleşim merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

TUNÇ DÖNEMİ

 

     Tunç dönemi eski, orta ve son tunç çağı olarak 3 ana başlıkta incelenir

 

     İlk Tunç: Bu dönem, kendi içinde eski bronz çağı olarak, M.Ö. 3200 – 2000 yılları olarak 3 ana dönemde incelenir. Bakır madenine kalay karıştırılarak tunç elde edilmiş ve madeni eşyalar yapılmıştır. Bu döneme ilişkin Anadolunun en eski yerleşim yerlerinden biri Niğde – Çamardı – Celaller Köyü Ketsel Madeni Höyüğüdür.

 

     Orta Çağ: Bu dönem M.Ö. 2000 – 1500 yılları arasını kapsar. 1985 yılından itibaren buralarda başlatılan çalışmalar bu madende kalay üretildiğini ortaya koymuştur. Bu tarihe kadar Asurlu tüccarların Anadolu ticaretinden getirdikleri en önemli madeni kalay olduğu varsayımı ile hareket edilmekte idi. Ancak, Ketsel madeninde ticaret kolonileri için öne sürülen varsayımlar tamamen değiştirilmiştir.

 

     Son Tunç Dönemi: Bu çağ M.Ö. 1500 – 1200 yıllarını içerir. Anadolu da çivi yazısının kullanılması Asur ticaret kolonilerinin Anadolu’ya gelmesi ile ilgilidir. Bu da M.Ö. 2000 – 1500 arası dönemi kapsar ki bu tarihler aynı zamanda özellikle orta Anadolu da bulunan sitelerin Hitit Krallığı olarak birleştirilerek Eski Hitit Devleti’nin yaşadığı çağı ifade eder. Bu tarihlerde TAYAN (TUVANUVA) adıyla ve Anadolunun en önemli kentlerinden biri olarak kentimiz karşımıza çıkmaktadır. Hitit Krallığının büyümesiyle birlikte TUVANUVA da bu panteon içinde yerini almıştır.

 

     M.Ö. 1500 lerde yaşanan karışıklıklardan sonra Hitit Devleti 1380 lere kadar Orta Krallık dönemine girmiş, 1380 – 1200 dönemi ise Büyük Hitit İmparatorluğu olmuş, ardından imparatorluk M.Ö. 1200 lerde Deniz kavimlerinin saldırıları ve iç karışıklıklar nedeni ile çöküvermiştir.

 

     Eski Hitit Devleti döneminde Asur tüccarlarının Anadoluya ticaret için geldiklerini belirtmiştik. Geldikleri önemli bölgelerden biri Kayseri yakınlarında bulunan Kültepe’deki Kaniş kentinin Karumu dur. Karum, Pazar yeri demektir. Bu karum da 20. yy.ın başından beri sürdürülen çalışmalarla çivi yazısı ile yazılmış binlerce tablet ele geçirilmiş, bu tabletlerin çözülmesiyle birlikte Hitit dönemi Anadolu tarihini yeniden ortaya çıkarmıştır. Sonraları Hitit başkenti Hattuşa’da bulunan tabletlerle Hitit dönemi tarihi adeta yeniden yazılmıştır.

 

     Bu dönemde TYANA da Anadolu da Hitit panteonu içinde çok önemli bir sitedir. Asurlu ve Suriyeli tüccarların Anadolu ya geldikleri önemli yollardan birinin Toros geçitleri olduğunu düşünürsek, Kilikya’dan orta Anadoluya çıkan tüccarların ilk uğrak yerinin TYANA olması icab eder. Bu bakımdan TYANA’da yapılacak kazı çalışmaları, Kaniş Karumu veya Hattuşadan daha az önemli olmayan miktarlarda tablet elde edilmesini, Anadolu tarihindeki bir çok boşluğun doldurulmasını sağlayacaktır. Çünkü bu dönemde Asurlu tüccarların Anadoluda ticaret yaptıkları merkez sadece Kültepedeki Kaniş Karumu değildir. Örneğin Aksaray’ın 18 km kuzeybatısında bulunan Hasan Dağı eteklerindeki Acem Höyük te kazı çalışmaları yapılmış, dönemin önemli yerleşim yerlerinden biri olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu yöre Çukurova’dan gelen Kuzey – Güney yolu üzerindedir. Bu höyükte yapılan çalışmalar höyüğün M.Ö. 3000 lerde iskan edilmiş olduğunu ortaya koymuştur. Kilikya Kaniş yolu üzerinde bulunan TYANA’nın da kazı çalışmaları başlatıldığında bu döneme ait önemli belgeleri insanlığa sunacağına inanmaktayız.

 

HİTİT SONRASI DÖNEM

 

     M.Ö. 1200 lerde Karadeniz kıyısında yaşayan Kaşkalar, diğer yandan Kafkasya ötesinden gelen Muşki göçleri ve yine bu tarihlerde başlayan Thrak göçleri, Anadoludaki sosyal ortamı alt üst etti. Ancak bir imparatorluk olan Hitit Devleti bu kargaşada yıkıldıysa da bütünüyle yok olmadı. Hitit Prensleri, özellikle güney ve güneydoğuya çekilerek, yerel krallıklar biçiminde yaşamlarını sürdürdüler. Kapadokya dediğimiz bu bölge, bu dönemde Tabal adını aldı ve batıda Tyana’dan doğuda Melid (Malatya Melitene) bölgesine akdar kurulan Tabal Krallığı varlığını sürdürdü.

 

     Tabal ülkesi, biride Tyana (Tuvanuva) olan irili ufaklı birçok beylikten oluşmaktaydı. Bu dönemde kimi zamanlar Tabal Krallığı Asur hakimiyetini kabul etmek zorunda kalmıştır

 

     Bu döneme ait bulunan ve Bor Steli adıyla isimlendirilip İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen URBALA VARPALAVAS STELİ bu kralın bereket tanrısına tapınırken resmedilmiş halini gösterir. Benzer bir şaheser yine aynı kralın Tyana bölgesine yakın Ereğli – İvriz suyu başında oydurttuğu kabartmadır. Her iki yapıtta da kralın yerel fırtına ve bitki tanrısı olan Tarkhu’ya yakarışını görmekteyiz. Bor Stelinin üzeri Hitit – Luvi hiyeroglif yazısı ile doldurulmuştur. Bu stel hem dönemin kültür yapısı hakkında bilgi vermekte, hem de giysi takılar vs. açısından sosyal yaşantı hakkında bizlere önemli ip uçları sağlamaktadır.

 

     Kral urbala’nın başkenti TUVANUVA (Tyana) dır. Tabal krallarından olan M.Ö. 740 – 710 tarihleri arasında saltanat sürmüş olan Muvaharna oğlu Urbala’a Varpalavas’ın krallık hudutları güneyde Kilikya kapılarından (Gülek Boğazından) kuzeyde Andabalis (Aktaş) bölgesine kadar uzanmakta idi. Diğer güçlü Tabal kralları gibi Urbala’a Varpalas’ın da kendisine bağlı prensleri vardı. Örneğin Bolkar Madeninde Hitit-Luvi hiyeroglifi ile yazılı bir kaya yazıtında prens Tarkhunazas, Kral Varpalavas’ın hizmetkarı olduğunu ve kralın, Muti dağının (Gülek Boğazının) denetimini kendisine bıraktığını anlatır. Urbala’a nın ölümünden sonra Tuvanuva (Tukhana) Krallığı tahtına Asurluların Mugallu adıyla andıkları Muvaharnas çıktı ancak bu dönemden sonra bölge bütün olarak Asurların denetimine girdi.

 

     Bugün Niğde’nin Kömürcü Köyü yakınındaki Göllü Dağda yeralan kale ve höyük muhtemelen o dönemde Tukhana (Tyana / Tuvanuva) krallığının kalelerinden biriydi. Asur kralı 2. Sargon M.Ö. 705 yılında Asura bağlı bir eyalet durumunda olan Tabal’a karşı bir sefer yaptıysa da istilacı Kimmerlere karşı da yapılan bu seferde 2. Sargon savaş meydanında öldü. Bundan güç alan Kimmerler batıya doğru yürüyüp Phrig (Frig) başkenti Gordion’u da M.Ö. 696 yılında ele geçirdiler ve yakıp yıktılar. Kral Midas dayanamayıp intihar etti. Bu dönem Tyana bölgesinin de Kimmerler hakimiyeti altında bulunduğu devredir.

 

     M.Ö. 679 yılında Asur Kralı Asarhaddon, tabal üzerine bir sefer yapmış ve Kimmer beyi Teuşpa’yı yenilgiye uğratmış bunun üzerine Urbala’a nın oğlu Mugallu Malatya’da bağımsızlığını ilan etmiş, Melid – tabal birliğini kurmuştur.

 

PERS HAKİMİYETİ DÖNEMİ

 

     M.Ö. 7. yy. sonlarında Asur İmparatorluğu Babil, İskit ve Med ortak işbirliği ile yıkıldı (M.Ö. 612) Mezopotamya yı ele geçiren Babillilere karşılık Med kralı Kyaksares te Kızılırmak’a kadar Anadolu’nun hakimi oldu. M.Ö. 590 larda Kapadokya Pers hakimiyetine geçmiş, Persler Lidya krallığı ile komşu olmuşlardır. Bölge bundan sonra Pers ve Lidyalılar arasında birçok kez el değiştirdi. Nihayet M.Ö. 546 da Pers kralı Kyros Lidya başkenti Sardeis’e girerek Lidya devletini yıktı ve tüm Anadolu’nun hakimi oldu. Bu tarihten, M.Ö. 333’te Makedonya kralı Büyük İskender’in İssos’ta Pers kralı Darius’u yenmesine kadar 200 yıl Anadolu Pers hakimiyetinde kalmıştır.

 

     Persler Anadolu’yu satraplıklara ayırarak idare etmişlerdir. Bunlardan bir tanesine de Kapadokya satraplığıdır. Bölgenin fars dilinde Kapadokya adını alması da bu dönemde olmuştur. Persler, güzel atlar ülkesi (Katpatuka) denilen bu bölgeden vergi olarak at, katır ve koyun almaktaydılar.

 

     Kapadokya satrabı, M.Ö. 370 lerde batı Anadolu da çıkan karışıklıktan da istifadeyle Pers hakimiyetine karşı ayaklanıp bağımsızlığını ilan etmişse de Perslerle yapılan savaşta yenilmiş ve ölümle cezalandırılmıştır.

 

KAPADOKYA KRALLIĞI DÖNEMİ

 

     Kapadokya dediğimiz bölge bugün, Kırşehir, Nevşehir, Aksaray, Niğde ve Malatya illerinin tümünü, Yozgat Sivas illerinin güney, Adana’nın kuzey bölgesini kapsamaktadır. Etnik bir anlam taşımayan KAPADOKYA adına ilkin M.Ö. VIII. – VII. yy.ın sonlarında Pers kralı 1. Dareios’un (M.Ö. 522 – 486) Behistun kayalıklarına kazınan, imparatorluğuna bağlı bölgelerin sıralandığı yazıtında Katpatuka biçiminde rastlanır. Bu sözcük Farsça da Tukha ülkesi yani güzel atlar ülkesi anlamına gelmektedir. M.Ö. 8 -7 yüzyıllarda bölgenin tek bir adı yoktu. Orta kesimine Tabal (Tevrat’ta Tubal), Kızılırmak’ın kuzeyindeki bölgeye Kaşku, güneybatı kesimine Tukhana (Tyana / Tuvanuva) ve doğu ucuna Melid (Malatya) adı verilmekteydi.

 

     Pers hakimiyetinin zayıflaması döneminde kimi satraplıklar gibi Kapadokya satraplığının da Perslere karşı ayaklandığını ve bağımsızlıklarını ilan etmeye çalıştıklarını görüyoruz.

 

     Bunlarda ilki M.Ö. 372’de yukarıda değindiğimiz Kapadokya satrabı Datame’nin ayaklanmasıdır. Datames esasen Anadolu’lu idi. Babası Karia’lı Kamisares, annesi Paphlagonya’lı Skythissa idi. Datames’in ayaklanmasıyla Anadoludaki birçok satraplıkta O’nu izledi. Bu ayaklanma başarılı olmadıysa da bundan sonra Anadolu’da ki Pers hakimiyeti büyük ölçüde kırıldı ve Makedonya’lı İskender’in Persleri M.Ö. 333’te yenilgiye uğratmasından sonra !.Ariarathet Kapadokyas kralı ilan edilerek Kapadokya Krallığı kurulşmuş oldu.

 

     Kapadokya Krallığı Strabon zamanında (D: M.Ö. 54) hala mevcuttu. Bu gezgin Kapadokya’da yalnızca 2 kenti zikre değer bulur. Bunlardan biri Mazaka (Kayseri), diğeri Tyana’dır.

 

     Tyana, Anadolu yarımadasında eski ticaret yollarının üzerinde bir kentti. Hitit İmparatorluk çağında Tuvanuva adını alan kent M.Ö. I. Binyılda Tukhana ve Tuvana olmuş. Arap – İslam istilaları döneminde bu adını sürdürmüş, önemli merkez olma özelliğini korumuştur.

 

     Örneğin Ksenophon (Anabasis 1,2,20)’sinde önemine binaen burasını Kayseri ile mukayese ederek, “Tauros yakınındaki Eusebia” olarak niteler (Strabon 537). Bu ad, Kapadokya Kralı 5. Ariarathes, Eusebesin (M.Ö. 163 – 130) adından türetilmiştir. Kapadokya bölgesinin Kayseriden sonra ikinci önemli kenti olan Tyana Torosların kuzey eteğinde bereketli ve geniş bir ovada kurulmuştu. Zenginliğini kısmen çevresindeki bereketli topraklara borçlu olduğu gibi Kilikya kapılarına (Gülek boğazı) yakınlığı ile önemli yollarda kavşak noktası olması özelliğine borçludur.

 

Yine bölgede bulunan gümüş ve eski Anadolu’da yalnızca bu bölgede bulunan kalay madeni yataklarının denetimi de Tyana kenti ve bu bölgede kurulan beyliklerin denetiminde idi.

 

     Burada bulunan Hitit – Luvi hiyeroglifleri ile Phrig ve Arami yazıtları, kentte zaman içinde egemen olarak çeşitli güçlerin veya buradaki kozmopolit nüfusun varlığının göstergeleridir. Yakındaki bir su kaynağının kıyısında Zeus Asbarmeus adında bir tapınak inşa edilmişti (Ammianus Marcellinus 23.6.19). Biraz güneyinde Kilikya kapılarına giden yol üzerinde adını Roma imparatoru Marcus Aurelius’un (161 – 180) karısı Faustina’dan alan Faustinopolis (bugünkü adıyla Başmakçı) yer almaktaydı.

 

     Ankyra – Tyana – Kilikya yolu Anadolu’nun kuızeybatısından gelip, Ankara üzerinden tuz Gölü (Tatta Gölü), Garsaura (Aksaray) üzerinden Tyana’ya ve oradan da Gülek geçitlerine giden yoldu. Hristiyanlığın yayılmasından sonrada bu yol Kudüs’e doğru Hacılar Yolu olarak ün kazanmıştır.

 

    Tyana üzerinden Kilikya bölgesine inen bir başka yok Pontos (Karadeniz) bölgesinden gelen, Sinope (Sinop), Amesia (Amasya), Mazaka(Kayseri) üzerinden Tyana ve Gülek geçitlerine giden yol idi. Gülek geçitlerinin güney çıkışında Podantos (Pozantı) bulunmaktaydı.

 

    Böyle önemli bir bölge olması nedeni ile Tyana Krallığı da birçok saldırılara uğradı. Büyük İskenderin oğlu Perdikkas, Böyle zengin ve müstakil bir krallığın yaşamasını tehlikeli görerek Kapadokya’ya saldırdı. M.Ö. 322’de Kapadokya Kralı Ariarathes’i mağlup ederek öldürdü. Bundan sonraki 20 yıl içinde Kapadokya Makedonya hakimiyeti altında yaşamış ancak 1. Ariarathes’in yine Ariarathes II. adını taşıyan yeğeni 20 yıl sonra tekrar Kapadokya Krallığını kurmuştur.

 

         
   
         
   
         
   
         
   
         
   
         
   
         

Bazı Fotoğraf Ve Yazılar Çeşitli Kemerhisar Sitelerinden Alınmıştır.

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol